MEVLÂNA KİMDİR?
Mevlâna 13. yüzyılda Konya’da yaşamış en büyük İslam alimidir. Asıl adı Muhammed’dir. Sultan’ül Ulema yani ” alimlerin sultanı” Bahaeddin Veled’in oğludur. Bahaeddin Veled ve ailesi bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Horosan’ın Belh şehrinden ayrılarak önce Hicaz’a, sonra Şam’a ve en sonunda Anadolu’ya gelmişler, Karaman’da 7 yıl kaldıktan sonra Konya’ya gelerek buraya yerleşmişlerdir.
Mevlâna babasından ve çeşitli İslam alimlerinden dersler almıştır. Bu alimlerden en önemlisiŞems-i Tebrizi’dir.
Sultânü’l ülemâ ölünce talebe ve müritleri bu defa Mevlana’nın etrafında toplanmışlardır. Çünkü Mevlâna’yı babasının tek varisi olarak görmüşlerdir. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesinde vaazlar vermeye başlamıştır. Mevlana Konya’da ilim ve irfanı ile meşhur olmuştur. Ömrünü tasavvuf yolunu öğretmeye adamış ve binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Ve İslam ahlakının üstünlüğünü anlatan muhteşem eseri ” Mesnevi’yi yazmıştır.
Mevlâna her şeyden önce olgun, alim ve veli bir müslümandır. O’nun başkalarını, doğudan ve batıdan çeşitli din, mezhep ve meşrep sahibi kişileri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi tevazuu, gönül okşayıcılığı, mensup olduğu İslam dininin yüksek ahlak telakkisinin bazı küçük numuneleridir.
Mevlâna ibadete yeni şekiller getirmemiştir. Mevlevi tarikatına sonradan eklenen ney ve tambura çalmak, ayin yapmak, Mevlâna tarafından getirilmiş usuller olduğu sanılmaktadır. Mesnevi’de geçen ney kelimesi müzik aleti olarak anlaşılmış ve üstadın ibadetlerini ney üfleyerek yaptığı sanılmıştır. Oysaki Mesnevi’de geçen “ney”in üç anlamı vardır; birincisi kamil insan demektir. İkincisi yok, üçüncüsü ise kamış kalem demektir ki bu da yine insan-ı kamile işaret eder.
Mevlâna’nın en önemli eseri kırk yedi binden ziyade beyti ile dünyaya nur saçan Mesnevi’sidir. Bundan başka üstadın Divan-ı Kebir, Fihi Ma Fih, Mektubat, Mecalis-i Seba gibi kıymetli eserleri de vardır.
Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273′de Hakk’ın rahmetine kavuşmuş ve cenazesi babasının yanına; Selçuklu Sara-yı’nın gül bahçesine defnedilmiştir.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul etmiştir. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün gecesi veya gelin gecesi anlamına gelen “Şeb-i Arus” adını vermiştir. Dostlarına ölümünün ardından ağlamamalarını vasiyet etmiştir.
MEVLÂNA TÜRBESİ
Mevlâna’ya “Yeşil Kubbe” denilen türbe, Sultan Veled ve Alameddin Kayser’in gayretleriyle ve Emir Pervane’nin eşi (Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kızı) Gürcü
Hatun’un yardımlarıyla Çelebi Hüsameddin zamanında yapılmıştır. Türbenin mimarı Tebrizli Bedrettin’dir. Selimoğlu Abdülvahid adlı bir sanatkar da, Mevlâna’nın kabri üzerine üzeri Kuran’dan ayetlerle ve Mesnevi’den beyitlerle kaplı ceviz bir sanduka yapmıştır. Bu sanduka bugün Bahaeddin Veled’in kabri üzerinde bulunmaktadır.
Mevlâna türbesi günümüzde Mevlâna Müzesi olarak kullanılmaktadır. Müzenin içindeki çini ve nakış süsleri Türk kültürü içinde önemli bir yere sahip olan süslemeciliğin en güzel örneklerini yansıtmaktadır. Ayrıca müzede ney ve tambura gibi müzik aletleri, Tilavet Odası (Hat Dairesi), şifalı Nisan sularının toplandığı Nisan Tası, Semahane, derviş hücreleri, Mevlevi mezar taşları ve Hasan Paşa’nın yaptırdığı Gümüş Kapı bulunmaktadır.
Konya’da bulunan ve Mevlâna ile ilgili olan diğer yerler şunlardır:
- a) Buluşma Yeri: Mevlana ile Şems-i Tebrizi’nin buluştuğu yerdir. Eski Şekertu-ruş Hanı önünde bulunmaktadır.
- b) Mevlâna Hücresi: Konya’da Altun Aba Caminin güneyinde camiye bitişik olarak bulunan kubbeli küçük bir odadır. Mevlana’nın istirahat ettiği yer olduğu söylenir.
Konya’da turizm Mevlâna sevgisine dayanmaktadır. Bu sevgiden kuvvet almaktadır. Bu derin ve köklü sevginin izlerini taşımaktadır. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından bu sevgi ile turist gelmektedir.
Mevlâna denince akla gelen diğer bir unsur da “sema”dır. Sema ellerin duruşundan hareketle Allah’tan alıp kula dağıtmayı simgelemektedir. Bazı kaynaklar her ne kadar Mevlevilikte semanın yerinin olmadığını söyleseler de sema, Mevlevi tarikatının en önemli özelliğidir(Rehber ans. C. 3 s. 195). Çünkü bu hareket Mevlâna’nın insan sevgisini, hoşgörü ve anlayışını temsil etmektedir.
Mevlâna’nın bir imge haline gelmesi en çok Konya ticaret erbabını karlı çıkarmıştır. Konya’da hemen hemen tüm marketlerin, restoranların, şekerlemecilerin, etli ekmekçilerin isimleri “Mevlâna”dır. Mevlâna Şekercisi, Mevlâna Kebapçısı gibi… Her adımda Mevlâna adını taşıyan bir ticarethane bulmak mümkündür. Bu insanların dükkanlarına bu ismi koymalarının tek bir nedeni vardır, o da bölgeye akın eden turistlerin dikkatlerini çekerek müşteri toplamaktır. (K. K I). Mevlana’yı anlamak isteyen, onun hayat felsefesini, yaşam tarzını ve Konya’da bıraktığı izleri merak eden yerli ve yabancı turistler ilk önce Mevlana Türbesi’ni ziyaret ederler. Daha sonra sıra yemek yemeye gelir. Ya da memleketlerine Konya’dan bir armağan götürmeye… İşte burada devreye Mevlâna adını taşıyan ticarethaneler girmektedir. Daha çok ilgi çekmek amacı ile dükkanlarına bu imgenin adını koymuşlardır. Ancak bu da doğal olarak rekabete yol açmıştır. Çünkü herkes kasabının, manavının, kebapçısının, etli ekmekçisinin adını Mevlana koymak ister. ancak bu imkansızdır. Çünkü herkes koyduğu isme patent almıştır. Bunun için mağazasının adını “Mevlana” koyabilen-ler şanslıdır. (K. K. I) Ancak dükkanının ismini Mevlana koyarak müşteri çekmeyi amaç edinmeyen yerler de vardır. Mesela Konya- Mevlana Pide ve Kebap Salo-nu’nun sahibi sayın Akın Küçükel dedeleri, zamanında Mevlana’ya hizmet ettiği için Mevlana hayranı olduklarını, onu çok sevdiklerini ve dükkanın adını da bu nedenle Mevlana koyduklarını söylemektedir. Hatta Gazi üniversitesi öğrencileri ile beraber her yıl Konya’ya günübirlik geziler düzenlemekte olduklarını da belirmektedir.
Mevlana’dan yararlanmak adına Konya’da göze çarpan en önemli noktalardan bir tanesi de“Mevlana şekeri” adıyla anılan şekerlerdir. Başka bir arkadaşımızın yaptığı çalışmadan hareketle bu şekerlerin de adını ticari bir amaçla aldığı söylene-bilir(Ünüvar, Kentler ve İmgeler seminer araştırması). Çünkü Mevlana şekerlerinin eski adı “Peynir Şekeri”dir. Konya’da yaşayan bir şeker ustası bu şekerlerin adının Mevlana olmasını yalnız turizme bağlamaktadır. Hatta çeşitli turistlerin şeker alırken “Bu şekerin adı neden Mevlana, acaba Mevlana bu şekerlerden çok mu yermiş?” gibi sorular sorduklarını söyler. Ancak bu şekerin Mevlana ile bir ilgisi yoktur; yalnızca ilgi çekme amaçlı bu ismi almıştır.
Bugün Konya, Mevlana’dan önemli ölçüde yararlanmaktadır, özellikle turizm konusunda. Konya Büyükşehir Belediyesi ve Selçuk Üniversitesi başta olmak üzere Mevlâna sevgisini ve anlayışını tüm insanlara aşılamak ve Mevlâna’yı en iyi şekilde anlatmak amacı ile çalışma yapan birçok kuruluş vardır. Örneğin Konya Büyükşehir Belediyesi Aralık ayının ikinci pazarından 17 Aralık’a kadar devam eden “Mevlana Haftası”nı düzenlemektedir. Bu törenler Konya’da turizmi canlandırmaktadır. Mevlana Haftası, sema gösterileri, müzik ve şiir dinletileri, şiir, kompozisyon ve bilgi yarışmaları, güzel sanatlar sergileri, Türkiye’nin her yanından gelen bilim adamlarının konferansları ve tiyatro gösterilerinden oluşmaktadır.
Mevlâna ile ilgili konferanslar, yarışmalar, sema gösterileri şiir dinletileri yalnız Konya’da değil, Türkiye’nin dört bir yanında hatta yurt dışında da düzenlenmektedir. Örneğin geçtiğimiz günlerde Ankara’da, Genel sanat yönetmeni Semih Sergen tarafından “Mevlana Aşk ve Barış Çığlığı, Şiir ve Müzik Resitali” düzenlenmiştir. Resitalde Mevlâna’nın insan sevgisi ve hoşgörüsünden bahsedilmiş, ney ve şiir dinletisi sunulmuştur.
Mevlana’yı uluslar arası boyutlarda tanıtmayı amaç edinen bir kuruluş da Uluslar arası Rumi Derneği’dir. Bu kuruluş Türk bilim adamları ile beraber Mevlana’yı tanıtma amaçlı Uluslar arası Mevlana Seminerleri düzenlemişlerdir. Bu seminerlerde Mevlana’nın şiirlerini bugünün diliyle yorumlamışlardır.
Mevlana ile ilgili çalışmalar yapan bir diğer kuruluş da Çağdaş Mevlana Aşıkları Topluluğudur. 1989 yılında manevi başkanları Hasan Dede tarafından kurulan topluluk Mevlana’nın aydın felsefesini yaşatmayı ve tanıtmayı amaçlamış ve bu doğrultudaki çalışmalarını kurulduğu tarihten itibaren aralıksız devam ettirmiştir.
Konya ve Mevlana’yı dünyaya tanıtma amacıyla Selçuk Üniversitesi ve Konya Büyükşehir Belediyesi çalışmalarına sanal dünyayı da dahil etmeyi unutmamışlardır. Buna dair birçok internet sitesi kurmuş, ayrıca üniversitenin, şehrin ve belediyenin tanıtılması amacı ile açılmış olan web sitelerine Mevlana ile ilgili bir bölümü eklemişlerdir. İl yıllıklarında ve belediye tanıtım broşürlerinde Mevlana’ya geniş ölçüde yer vermişlerdir.
Mevlana’nın yalnız Türk milletini değil tüm insanlığı kendisine hayran bırakan hoşgörüsü ve insan sevgisi, o unutulmaz sözü “NE OLURSAN OL YİNE GEL” ile halk aşıklarının şiirlerinde yer almaktadır. Ama ne acıdır ki bu hoşgörü bugün günlük hayatın aşılmaz sorunları altında ezilmenin ve paranın tutsağı haline getirilmenin gerilimlerini yok edememekte, hatta bu nedenle yok olmaktadır. İnsan sevgisi ve hoşgörü kavramları bizden yavaş yavaş uzaklaşmaktadır.
Konya günlük hayatta Mevlana’yı söyler, Mevlana’yı duyar, Mevlana’yı yaşar… Maddenin ötesinde bir mana yaşayışıdır bu… Mevlana’nın ölümsüz kişiliği, ölümsüz eserler, sanat ve kültür çevresi, yakınları dostları…
Konya ve Mevlana bir bütündür. Ne Mevlana Konya’dan ayrı düşünülebilir, ne de Konya Mevlana’dan. Ve son olarak Mesnevi’nin son bulduğu şah beyite yer vermek istiyoruz: